02 Nis 2015

Ekonomik Büyüme Hikayesinde Sonun Başlangıcı Mı? – K. Murat Güney

2014 ekonomik büyüme oranı açıklandı. 2014 yılı başında %4 olarak belirlenen büyüme hedefi Ekim ayında hükümetin açıkladığı Orta Vadeli Plan’da (OVP) %3.3’e düşürülmüştü. Gerçekleşen büyüme ise düşürülen beklentilerin de altında, %2.9 olarak geldi. Ekonomisi 2012’de %2.1 ve 2013’te %4 büyüyen Türkiye’nin 2014’te de yalnızca %2.9 büyümesi, cumhuriyet tarihinin büyüme ortalaması olan %5 civarının altındaki seyrin ve büyümede düşüş trendinin kalıcılaştığını gösteriyor. 2015’in ilk aylarındaki olumsuz verilere bakılırsa, yine OVP’de 2015 için hükümetin öngördüğü %4’lük büyümenin ve hatta IMF’nin Türkiye için öngördüğü %3’lük daha mütevâzi büyüme tahminin de oldukça altında kalınacağı şimdiden görülüyor. İmalat sanayi üretimindeki ve iç tüketimdeki keskin düşüş, 2014 büyümesini sırtlayan ihracatın da daha 2015 başında radikal biçimde düşmesiyle birleşince 2015’in ekonomik büyüme hikâyesinin sonunun geldiğinin tescillendiği bir yıl olması söz konusu. (bkz: Dünya Krizi ve Türkiye: İhracattaki Sert Daralma Sürüyor –Ümit Akçay)

Kişi Başına Düşen Gelir Altı Yıldır Yerinde Sayıyor
Türkiye’nin kişi başına geliri de hem bu düşük büyüme oranları hem de dolar kurundaki hızlı artış dolayısıyla son altı yıldır 2008’deki seviyenin çok da üzerine çıkamadı. (bkz: Üçe Katladık Dediler Altı Yıldır Yerinde Sayıyor: Kişi Başına Düşen Gelirin Hazin Öyküsü)

tr_kisi_basi_gelir_2002-2014
2014 için açıklanan kişi başına düşen gelir 10.404 dolar oldu. Bu, hem OVP’de 2014 için öngörülen 10.537 dolarlık hedefin hem de 2013’teki 10.822 dolarlık kişi başına gelirin ve hatta altı yıl önceki yani 2008’deki 10.483 dolarlık kişi başına düşen gelir seviyesinin de altında bir rakam. Yani kişi başına düşen gelir 2008’den beri, tam altı yıldır yerinde sayıyor.

Eğer 2015 için dolar kuru ortalaması daha senenin başında ulaştığı 2.60 TL’lik seviyeler civarında olur ve OVP’de öngörülen 2.28’lik seviyenin oldukça üzerinde seyrederse, 2015 sonunda Türkiye’de kişi başı gelirin 10 bin dolarlık psikolojik sınırın altına düşmesi söz konusu. Tüm göstergeler, 2007 sonrası dönemde, AKP hükümetinin “ekonomik mucize” yarattık, “çok hızlı büyüdük” söylemlerinin aksine Türkiye ekonomisinin oldukça vasat bir performans sergilediğini ortaya koyuyor. 2015’ten itibarense Türkiye ekonomisinin vasatın da altına düşmesi ve ekonomik büyüme hikâyesinin tersine dönmesi söz konusu.

Türkiye Ekonomisinin Dünyadaki Payı Ne Kadar?
“Ortalama Ülke Türkiye”

Daha önceki bir yazımda Türkiye’nin ekonomik ağırlığının dünya toplamına oranını incelemiş ve Türkiye’nin satın alma gücü paritesine (SAGP) göre milli gelirinin dünyanın toplam milli gelirine oranının 1987’den bu yana %1.42 ila %1.24 arasında salındığını ama %1.42’lik seviyeyi hiçbir zaman geçemediğini dile getirmiştim. (bkz: Türkiye Ekonomisinin Dünyadaki Payı Ne Kadar? Ortalamayı Geçememenin Hazin Öyküsü)

Aşağıdaki grafikte de görülebileceği gibi 1987’de dünyanın %1.41’ine denk gelen Türkiye’nin milli geliri, 1994, 1999, 2001 ve 2009 ekonomik krizlerinde %1.3 civarı ve altına düşmüş, aradaki toparlanma süreçlerinde de 1998, 2011 ve 2013’te toplam üç kez yine en fazla %1.42 seviyesine çıkabilmiştir. %1.42, Türkiye’nin dünya ekonomisi içinde bugüne kadar ulaşabildiği en yüksek paydır. 2014 sonunda Türkiye’nin milli gelirinin tıpkı 1987’deki gibi dünya toplamının %1.41’i oranında olması, Türkiye’nin ekonomik büyüme oranının 1987’den bu yana ancak dünya ortalaması kadar olduğunu, yani ortada çok da övünülecek bir ekonomik büyüme hikayesinin bulunmadığını gösteriyor. Kısacası, Türkiye için bahsi geçen ekonomik mucizenin aslında hiçbir zaman gerçekleşmediğini söyleyebiliriz.

TR_MilliGelir_Dunyaya_Orani

Türkiye’nin kişi başına düşen geliri de aşağı yukarı hep dünya ortalamasında seyretmiştir. Bugün de nominal bazda Türkiye’nin kişi başına düşen gelirinin, dünya kişi başına düşen gelir ortalaması olan 10.500 dolar civarına denk geldiğini göz önünde bulundurursak, Türkiye’nin ekonomik anlamda ortalama bir ülke olduğunu, hatta kişi başına düşen gelirinin neredeyse tam olarak dünya ortalamasını yansıttığını ifade edebiliriz.

Ekonomik Büyümede Sonun Başlangıcı
Dolar kurundaki ani ve hızlı yükseliş nedeniyle 2015 sonunda Türkiye’de kişi başına düşen gelirin büyük olasılıkla 10 bin doların altında kalacağını belirtmiştik. Buna ilaveten, IMF’nin Türkiye’nin büyüme oranlarına dair gelecek tahminlerine bakarsak, Türkiye’nin bugüne kadar dünya ortalamasını yakalayan büyüme oranlarının, bundan böyle artık dünya ortalamasının altına düşeceğini görmekteyiz. Buna göre, 2014’te dünya ekonomisinin %1.41’ine denk gelen Türkiye ekonomisinin ağırlığı 2015’ten itibaren inişe geçecek ve 2017’de %1.39’a, 2019’a geldiğimizde ise %1.38’e düşecek.

İnşaat, ulaşım ve turizm sektörleri dışında uzun vadeli hiçbir yatırımı bulunmayan, cari açığı kapatmak için yabancı sermayeyi Türkiye’ye çekmekten başka çaresi olmayan AKP yönetimi, üniversitelerde özgür düşünce ve bilim üretmenin önünü açmak yerine kadrolaşmayı, orta öğretimde ise araştıran ve sorgulayan değil dini dogmaları ezberleyen itaatkâr bir nesil yetiştirmeyi tercih etmeye devam ettiği sürece bu düşüş ilerleyen yıllarda da devam edecek ve Türkiye’nin dünyadaki ekonomik ağırlığı her geçen yıl biraz daha azalacak.

Ne var ki, gidişattaki tüm bu olumsuz görüntüye rağmen, hükümet yetkilileri hala ekonomik büyüme masalını anlatmaya devam ediyorlar. Gerek sene başı gerekse OVP’deki düşürülmüş hedeflerin de altında %2.9 olarak gelen 2014 büyüme verisinin açıklanmasının hemen ardından maliye bakanı Mehmet Şimsek, Türkiye’den daha az büyüyen az sayıdaki ülkeyi adeta cımbızla seçip örnek göstererek, “Türkiye 2014 büyümesi ile küresel ölçekte üst sıralarda yer aldı” şeklindeki iddiasını desteklemeye çalıştı.

Türkiye’nin Ekonomik Büyüme Performansı Gelişmekte Olan Ülkeler Arasında Alt Sıralarda Yer Alıyor
Peki durum gerçekten böyle mi? Somut ve tarihsel veriler hükümeti ve Şimşek’i yalanlar nitelikte. Dilerseniz, Türkiye ekonomik büyüme ortalamasının 2007’den sonra nasıl küresel ölçekte alt sıralara düştüğünü gelişmekte olan diğer ülkelere dair verilerle bir karşılaştırma yaparak daha iyi görelim. IMF’nin tüm dünya ülkelerini belli başlı makro ekonomik kriterlere göre karşılaştırma imkânı sunan “Dünya Ekonomik Görünümü” veri setine göre (bkz: IMF World Economic Outlook October 2014) Türkiye’nin 2007’den 2014 sonuna kadar dünyadaki ekonomik ağırlığı hemen hemen hiç değişmemiştir. Ancak aynı dönemde Türkiye ile aynı kategoride yer alan gelişmekte olan ülkelerden Çin ekonomisi dünyadaki ağırlığını %45, Nijerya %32, Hindistan %25, Bangladeş %22, Endonezya %20, Vietnam %20 ve Filipinler %16 oranında artırmıştır. Adı geçen bu ülkelerin toplam nüfusu 3.5 milyar civarındadır ve bu da dünya nüfusunun yarısını temsil etmektedir. Aşağıdaki grafikte de net bir şekilde görülebileceği gibi dünya nüfusunun yarısı son altı yılda ekonomik ağırlığını %16 ila %45 aralığında yani ciddi biçimde artırırken, Türkiye ancak ekonomik ağırlığını koruyabilmiştir. Bu da Türkiye’nin ekonomik performansının, hükümet yetkililerinin açıklamalarının aksine, küresel ölçekte ancak ortalamayı yansıttığını ve gelişmekte olan ülkeler arasında da oldukça alt sıralarda yer aldığını ortaya koyuyor.

milli_gelir_ulkeler_oran

2002’den beri uzun bir süre dolar kurunun aşağı yukarı sabit kalması ve dünya genelindeki olumlu ekonomik ortamdan beslenerek, biraz da 2001 krizi sonrası toparlanma döneminde iktidara gelmenin şansıyla kişi başına düşen milli geliri üçe katlamakla övünen AKP ekonomi yönetiminin bu yanıltıcı söylemi artık sadece nostaljik bir özlemden ibaret. Zira 2008’de 10 bin dolar civarına ulaşan kişi başı gelir 2014 sonu itibariyle hala 10 bin dolar civarına takılıp kalmış durumda ve 2015’ten sonra bu rakamın da altına düşmesi kuvvetle muhtemel.

Bugüne kadar ekonomik büyüme ve ekonomik istikrar AKP hükümetlerinin en büyük övünç kaynağıydı. 2014 sonu, 2015 başı itibariyle artık ekonomik büyüme hikâyesinin de sonuna gelindiği açıkça görülmekte. Yolsuzlukların ortaya çıkması ve yükselen siyasal kutuplaşma ortamına bir de ekonomik durgunluğun eklenmesi hükümeti çaresiz bırakırken, AKP, iktidarda kalmanın yolunu toplumsal gerilimi her geçen gün biraz daha tırmandırmakta buluyor. Devlet eliyle yaratılan bu şiddet ve gerilim ortamının ağır siyasi ve ekonomik bedelini de maalesef tüm Türkiye ödüyor.